Thursday, October 18, 2007

Muzlu ve Üzümlü Kek



"Home Baking" kitabında denemek için sıraya koyduğum tariflerden biri (banana&date loaf) bu kekti. İçindeki malzemelerden, yapılışından kekin başarılı olacağı belliydi ama benim tahminimin de üzerinde bir lezzete sahip oldu :)


Malzemeler:


100 gr oda ısısında tereyağı


225 gr kekunu (sinangilin sadesi favorim)


75 gr toz şeker


125 gr kuru üzüm


2 muz (ezilmiş ve olgun)


2 yumurta, hafif çırpılmış


2 çorba kaşığı pekmez



Yapılışı:


Kelepçeli kalıbınızın tabanına yağlı kağıt kaplayın. Bir kaba unu eleyin, tereyağını ekleyiip ekmek kırıntısı görüntüsünü alana kadar parmak uçlarınızla hafif hafif yoğurun. Şekeri, yumurtayı, üzümleri, muzları ve pekmezi unlu karışıma sırayla ekleyip karıştırın.




karışımı kalıba yaydıktan sonra bir kaşık yardımızyla düzleyin. Öceden ısıtılmış 160 derece fırında, rengi altın sarısı olana kadar (aslında altın kahverengisi diyor da neyse :) yaklaşık 1 saat pişirin. Bu süre sonunda serin bir yerde, bir tel üzerine alarak 10 dakika ılınmasını bekleyin.


Ilındıktan sonra keki, kalıbın kenarlarindan hafifçe ayırın. Ilık servis etmenizi öneririm çünkü bu haliyle çok lezzetliydi.




NOT: Bu tarif sevgili Selda'ya ithafen tam su anda bloga eklenmis bulunmaktadir :) Beni harekete geçirdiğin için teşekkür ederim Selda'cığım.
BİR NOT DAHA :) Tarifin aslında üzüm deği hurma kullanılıyor, arzu eden bu şekilde de deneyebilir. Bir de pekmez değil bal var ama balın ısıtılınca toksik etki yarattığı söyleniyor, bu nedenle ben pekmezi tercih ettim. Tembellik edip bunları en başında yazmadım ama baktım ki yanlış anlaşılmalar olabiliyor bu nedenle sonrasında bu notu ekleyiverdim!

Wednesday, October 17, 2007

Bodrum, Yatağan ve hatta Pınarbaşı

Şöyle bir yer düşünün: Dev gibi ağaçların altındasınız hatta girişte de sizi asırlık bir çınar ağacı karşılamakta... Bulunduğunuz mekanın orta yerinden harika bir su akıyor. Bu suyun etrafında muhtelif yelerde yerleştirilmiş masalar var. Yazın en sıcak günlerinde bile insanı rahatlatan güzel bir serinlik var. Şu ördeklerin keyfine bakın :) Masanıza yerleştiğinizde gelip bir hoşgeldin diyorlar e siz de geleni boş göndermek olmaz diyip masadaki ekmeklerden ikram ediyorsunuz onlar da afiyetle yiyor! Özlediğiniz sükuneti bulmaya başlıyorsunuz.

Derken ikramlar başlıyor ve salatalar, bazlamalar ve yoğurt geliyor. Benim için giriş, gelişme ve sonuç bundan iberettir! Sonradan gelecek yemeklere yer kalmaz kaygısı duymadan, doya doya yiyorum gelenleri. Hele o közlenmiş biber ve patlıcanın üzerine gezdirilmiş harika sızma zeytinyağı bir de az miktarda sarımsakla zenginleştirilmişse bundan güzel bir ziyafet olabilir mi?...

Çoban salatasının hakkını da yemeyelim ama şimdi :) Salata bittiğinde tabakta içindeki yemeğin ne olduğuna dair pek bir emare kalmamıştı. Salataların ardından zeytinyağın peşine düştüm. 2 lt aldım denemek için ve şimdi niye daha fazla almadım diye hayıflanıp duruyorum. Bir de o harika yoğurt! Yedikçe yiyesi geliyor insanın o kadar tatlı ki!...
Tabi menüdeki her şey salatadan ibaret değildi. Et sevenler için daha yeni başlıyordu her şey. Sac kavurmalar, ızgara balıklar, şişler... Bi de önceden telefon açıp piliç dolma hazırlatabiliyormuşsunuz. Çok da güzel yapıyorlarmış. Kaynaklarım çok güvenilirdir ;)
Pınarbaşı, bizim sıklıkla uğradığımız bir yer ama belirtmek gerekiyor ki Bodrum'a yaklaşık 90 km lik bir mesafede. Biraz uzak yani :) Bundan dolayı genellikle akşamüstü saatlerinde Bodrum'a varmadan önce yolculuğun finale yakın bölümünü burada yapmayı tercih ediyoruz. O yolun bütün yorgunluğunu orada atacağınızdan emin olarak uğramanızı tavsiye ederim.

Sunday, October 14, 2007

Piknik ve "muffin"



Bu gün bayramın son günü ve biraz gecikmeli de olsa herkesin bayramı kutlu olsun. Dün Ankara'da yazdan kalma başlayıp akşama doğru kışı hatırlatmaya çalışan güzel bir sonbahar havası vardı. Aylardır hasret kaldığımız yağmur sesini dinledik nihayet günün bitiminde. Öyle bir hale geldik ki yağmuru duyduğumuz anda hep beraber coşkuyla camlara fırlıyoruz! Bir biz değil bakıyorum bütün mahalle halkı pencerelerde. Eh kolay değil, bütün yazı samanlığa dönüşen bahçelere, zamanından önce kururcasına yapraklarını döken ağaçlara içimiz acıyarak bakmakla geçirdik. Çocukluğumda şöyle bir laf duyardım sürekli büyüklerimden "eller aya biz yaya"... evet biz hala "yaya" ne yazık ki :( Ha pardon ama küresel ısınmaydı bunun sorumlusu di mi ya! Nasıl da unuttum?! Bu küresel ısınmanın bizi nasıl çöle çevirdiğini anlayamıyorum da galiba ondan unutuyorum. Hayır neden Avrupa'da yaz günü bile şakır şakır yağmur yağıyor da biz burada suuuu suuu diye inliyoruz ki? Her şey de bizi mi buluyor acaba?... Neyse söylenecek söz çok ama burada bu konulara girmeyi sevmiyorum o yüzden biz "muffin"lere gelelim en iyisi.



Bu yazın başında aldığım Women's Weekly'nin "Muffins" kitabı her an elimin altında. Ne denediysem hep çok güzel oldu. Daha önce de çikolatalı bir tarif vermiştim ki o da sizlerden gelen yorumlara da bakılırsa çok beğenilen bir denemeydi. Biz yaz kış demeden ufak göl kenarı pikniklerini çok severiz. Herkesin zevkine göre ufak bir sandviç, termosa çay/kahve ve üstüne bir de "muffin" bu yazın klasiği oldu. Bu sevda uğruna da kitapta neredeyse denemediğim muffin tarifi kalmadı. Aslında burada yayınlamak istediğim farklı lezzetler var ama dayanamayıp bunu da paylaşmak istedim.

Hindistan cevizli topkekler (Coconut muffins)

Malzemeler;
2 cup (300g) kekunu (ya da un+kabartma tozu)
90 g tereyağı (oda sıcaklığında)
1+1/3 cup toz şeker
1 cup hindistan cevizi rendesi
3 çorba kaşığı iri çekilmiş hindistan cevizi (arifoğlunun var)
1 adet hafif çırpılmış yumurta
1 cup (250 ml) hindistan cevizi sütü (marketlerde konserve olarak var)
1 tatlı kaşığı sıvı vanilya (bu da benden)

Yapılışı;

Bir kapta yumurta, tereyağı, şeker, vanilya ve hindistan cevizi sütünü karıştırın. Sonra yavaş yavaş hindistan cevizi ve unu ekleyerek karıştırın ama kesinlikle sadece karışana kadar yani homojen olsun aman çırpayim diye uğraşmayın. Ne kadar eziyetsiz di mi? Bu iş çok zevkli yani ne kurabiye hamuru gibi yoğurmak ne de kek hamuru gibi çırpmak gerekiyor! Sadece karıştırıyorsunuz ve sonuç her seferinde çok başarılı. Tabi malzeme işin en önemli kısmı her zaman olduğu gibi. Eğer iyi bir lezzet yakalamak istiyorsanız malzemenin en güzelini bulmaya çalışın her zaman. En pahalısı en iyisidir diye düşünmemek gerekiyor alışveriş sırasında. Genellikle kaliteli malzeme, emsalleri içinde tabi ki daha yüksek fiyatlı oluyor ama bazen de fiyatı yükselten başka maliyetler insanı yanıltabiliyor. Bu durumda ne yapmak gerekiyor tabi ki aldığımız malzemeleri kullanırken dikkat etmek ve sonucu değerlendirmek. Bunu günün koşuşturmacası içinde ne kadar başarabiliriz?... İşte bütün mesele bu :) Bu da biraz konuya duyulan ilgiye bağlı bence.

Şimdi sıra geldi bu muffinleri pişirmeye, önceden ısıtılmış 160 derecede 25 dakika yeterli oldu benim fırınımda. Siz de üzeri pembeleşene kadar pişirebilirsiniz. Ha bir de kitap 80 ml lik 12 kaba bölün diyor ama ben yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi 9 + 12 kaba paylaştırdım böylece daha küçük porsiyonlarım oldu.

Bu tarifi bir de şu şekilde denedim, hindistan cevizi yerine çekilmiş fındık kullandım ve ilaveten 1/4 cup süt ekledim. Bir de 80 gr lık bitter çikolatayı (ki bu bir kare pakettir) kıyarak hamura son aşamada karıştırdım. Bu hali de çok beğenildi ve hatta acıbadem kurabiyesi havasında oldu biraz.

İyi denemeler ve mis kokulu "muffin"ler!...
Posted by Picasa