Wednesday, February 20, 2008

Çikolatalı... portakallı... hem de bademli bir tart!...

2003 yılının mart ayına ait Bon Appéttit dergisinin kapak tarifiydi bu tart. Almışım, kütüphaneme koymuşum ve unutmuşum. İçinde gerçekten özel bulduğum tarifler var ve bu tartı yaptıktan sonra da kendisine çok haksızlık ettiğime karar verdim!...

Tarifin orijinaline sadık kalarak yaptım sayılır. Sadece portakal şekerlemeleri elimin altında, daha önce yapmış olduğum şekerlemelerdi o kadar. Ben yine de tarifteki portakal şekerlemesinin yapılışını yazacağım çünkü bir dahaki sefere bunu deneyeceğim. Bir de bir sonraki denememde tarife sadık kalmayacağım noktalar olacak ki bunlar biraz kişiye özgü tercihler sayılırlar.

Portakal Kabuğu Şekerlemesi;

1 portakal

1/4 (60 ml) cup şeker

2 tablespoon (30 ml) su

Jülyen sebze soyucunuz varsa bununla yoksa bıçakla şeritler halinde portakalın kabuğunu soyun. Küçük bir tencerede üzerini geçecek kadar soğuk su koyarak kaynatın. 30 saniye kaynattıktan sonra suyunu süzün. Sonra tarifteki suyu şekeri ve süzülmüş portakal kabuklarını tekrar tencereye alarak orta hararetli bir ocakta şeker çözülene kadar karıştırın. Daha sonra çok düşük ısıda, kaynatmadan kabuklar yarı saydam hale gelene ve şurup biraz koyulaşana kadar yaklaşık 20 dakika pişirin. Bu süre sonunda kabukları çatal yardımıyla süzerek tabağa alın ve serin bir yerde (dolapta değil evin serin bir yerinde) mümkünse bir gün bekletin.

Tart Hamuru;

1/2 cup oda sıcaklığında tereyağı

1/2 cup şeker

1/4 teaspoon (yarım çay kaşığı) tarçın

1 fiske deniz tuzu

6 tablespoon (90 ml) kakao

3/4 cup un

Genişçe bir kapta yağı, şekeri, tarçını ve tuzu iyice karışana kadar çırpın. Sonra kakaoyu eleyerek çırpmaya devam edin. Son olarak unu da eleyerek hamur haline getirin. Bu hamuru en az 1 saat en çok 1 gün dinlendirerek kullanın. İki parça yağlı kağıt arasına alarak 23 cmlik bir tart kalıbına denk gelecek kadar (25 cm gibi) açın. Eğer bu şekilde yapmakta zorlanırsanız tart kalıbına bastırarak da kaplayabilirsiniz. Çatalla yer yer delerek buzdolabında 30 dakika bekletin.

Pişirme aşaması için tarifte önceden ısıtılmış 190 derece fırında 14 dakika deniyor fakat benim fırınım için ısı fazla geldi. 175-180 dereceyi aşmamam gerekiyor. Siz de fırınınıza göre ayarlayabilirsiniz.

Üst dolgu için;

1 cup file badem, (önceden ısıtılmış fırında 10 dakika kadar kavurun)

2 teaspoon (2 tatlı kaşığı kadar) şeker

1 teaspoon tarçın

1 cup süt kreması (hafif çırpılmış)

1 cup kıyılmış bitter çikolata

1 tablespoon Grand Marnier (ya da herhangi bir portakal likörü)

Bir kapta şekeri, tarçını ve bademi karıştırı. Süsleme için bir kaç parça portakal kabuğu şekerlemesini ayırın ve gerisini bu karışımın içine alın. Pişmiş tart tabanı üzerine bu karışımı eşit şekilde yayarak hazırlayın.Kremayı tencereye alarak orta ateşte kaynama aşamasına kadar ısıtın.Sonra ateşten alarak çikolataları ekleyin.Çikolatalar eriyene kadar karıştırın. Tamamen eridikten sonra likörü de karıştırarak tart hamuru üzerine yayın ve buzdolabında en az 3 saat beklettikten sonra servis edebilirsiniz.

Bu tart çay ya da kahve yanına tek başına bile rahatlıkla ikram edilecek bir tatlı. Hatta bence tadına varabilmek için en iyisi bu şekilde yemek. Damak zevkinize ve elinizdeki malzemeye göre değişiklikler yapabilirsniz. Badem yerine fındık, tarçın yerine vanilya kullanabilirsiniz. Ben önümüzdeki günlerde kestane şekeri ile denemeyi planlıyorum mesela.

Bu tür tartları altı çıkabilen tart kalıplarında pişirebilir ve sunumunu da buradan yapabilirsiniz. Bu şekilde çok daha kolay oluyor.

Sunday, January 27, 2008

Yulaflı Kurabiye


Eğer evde küçük bir çocuğunuz varsa elleri her yerde ve her şeydedir :) Her konunun içinde yer alırlar. Bundan şikayetçi miyim?... Kesinlikle hayır, biraz zorladığı zamanlar oluyor ama yine de bu da bir paylaşım şeklidir diye düşünüyorum. Keklerimizi, ekmeklerimizi kurabiyelerimizi oğlumla birlikte yapıyoruz. Bu kurabiyelerin yapılışında içeride bir filme dalmıştı ama tadını test etme ve tabi ki fotoğraf çekimi aşamasında yanımda hatta şekilde görüldüğü gibi karar verici konumundaydı!... Biz aslanımızı yulaflı kurabiyelerle besliyoruz ya siz?...

Bu tarif yine benim bir dergi fiyatına hayretler içinde D&R'dan satın aldığım Home Baking kitabından. Kitabın içinde şu ana kadar deneyip de vasat bulduğum bir tarif olmadı, hepsi de benden tam not aldı. Tabi sadece benden değil yaptıklarımı tadan herkesten. Yulaf çok sağlıklı ve beslenme listemizde mutlaka yer alması gereken bir tahıl. Hem lif hem protein açısından çok zengin. Yulaf ezmesini ben sütle birlikte kuru meyveler ekleyerek yemeyi severim ama bu şekilde evde sadece ben yiyorum. Bir ara oğlum 2-3 yaşlarındayken marketlerin organik bölümünden aldığım yulaflı barlar vardı. Onlara bayılırdı ama artık bulamıyorum. Bu tarifi görünce onun da seveceğini tahmin ettim ve yanılmadım. İlk başta sert ya da çok kuru olur mu acaba diye düşündüm ama çok güzel oldular.

Geçen gün bir kez de annemin arkadaşları için yaptım. İlk başta kilo kaygısıyla kurabiye yemek istememişler ama sonra annem yulaflı olduğunu ve çok az yağ içerdiğini söyleyince herkes önce bir tane alıp tadına bakmış sonra da ikinciyi almışlar :)

Malzemeler;

4 tbsp (yani 60 ml, yaklaşık 4-5 çorba kaşığı) oda sıcaklığında tereyağı

125 gr toz şeker (az tatlı sevenler azaltabilir)

1 yumurta

50 gr un

1/2 çay kaşığı tuz

1/2 tatlı kaşığı kabartma tozu

175 gr yulaf ezmesi

125 gr çekirdeksiz kuru üzüm

2 çorba kaşığı susam

Malzemeler arasında yer almayıp benim eklediğim 1/2 su bardağı kırık fındık çok yakıştı.

Yapılışı;

Fırın tepsinize yağlı kağıt serin ve düşük ısıda fırını ısıtmaya başlayın.

Şeker ve terayağını yumuşayana kadar çırpın. Yumurtayı ekleyip iyice karışana kadar çırpmaya devam edin. Unu,tuzu ve kabartma tozunu karıştırıp eleyin ve karışıma yedirin. İyice karıştıkan sonra yulaf ezmesini, üzümleri, susamı ve fındık kırıntılarını da ekleyerek hepsini karıştırın.

Bu aşamada alışılmışın çok dışında bir hamur görüntüsü oluşacaktır bu sizi panikletmesin. Daha doğrusu oluşan şey aslında hamur bile sayılmaz :) Yoğurmaya çalışmayın. Yağlı kağıt serilmiş tepsinizin üzerine kaşıkla hafifi sıkıştırarak ve birbirine yapışmasını sağlayarak sıyırın. Bu şekilde bütün harcınızı yerleştirdikten sonra önceden ısıtmış olduğunuz fırında, 175 derecede üzeri kızarıncaya kadar pişirin. Sonra tepsiyi serin bir yere alın ve ılınmasını bekleyin. İlk anda elinize almaya çalışırsanız dağılacaktır.Yok ama ben bu kokuya dayanamıyorum dağılsa da tadına bakmak istiyorum derseniz de alın tabi ama dağılıyor diye de panik yapmayın :)

Afiyet olsun...

Tuesday, January 01, 2008

Hoşgeldin "2008"!


Hepimiz için mutlu, umutlu, sağlıklı, bereketli, cömert ve çok güzel bir yıl olmasnı diliyorum...
Posted by Picasa

Saturday, December 22, 2007

Kar yağsa her yer bu pasta gibi bembeyaz olsa...


Pasta bittikten sonra bende çağrıştırdığı şey şu oldu: Beyazlık, yumuşaklık ve hafiflik!
Kar yağarken yürümeyi çok severim. O an her şeyi unutur başka bir boyuta geçmiş gibi hissederim kendimi. Bundan yaklaşık on yıl önceki kış harika kar yağmıştı. Akşam yemekten sonra kendimizi hemen dışarı atmıştık ve gece yarısını geçiyordu eve döndüğümüzde. Herkes dışarıda ve oynuyordu. Çocuk, genç, yaşlı herkes kendince karın tadını çıkarmıştı o kış. Hem de öyle 1-2 gün değil kış bitene kadar hep yağmıştı. Bu yıl da daha kar görmedik, umarım kışın geri kalan bölümünde görürüz.


pandispanya

5 yumurta (oda sıcaklığında)
1 su bardağı + 1 çorba kaşığı kekun (elenmiş)
1 su bardağı + 1 çorba kaşığı toz şeker
1 tatlı kaşığı saf vanilya (sıvı)

Pandispanya için önce yumurtaların aklarını sarılarından ayırdım. Sonra sarıları ile şekeri ve vanilyayı çırptım. Hatta bu aşamada yumurtalarım biraz küçük olduğu için 3 çorba kaşığı kadar da su ekledim. Şeker çözülüp krema kıvamına geldiğinde unu eleyerek ekledim ve karıştırdım. Diğer bir kapta yumurta aklarını yumuşak tepeceikler oluşana kadar çırptım. Sonra bir spatula yardımıyla yumurta aklarının yarısını diğer karışıma ekleyip hafifçe karştırdım. Son olarak kalan yumurta alarını da yine söndürmeden hafifçe diğer hamura yedirdim. Altına yağlı kağıt serilmiş 22 cm lik kelepçeli kalıba döktüm ve önceden ısıtılmış fırında 160 derecede 50 dakika kadar pişirdim.
Bir gün bekletip ertesi gün 3 kata ayırdım.

Ara krema olarak vanilyalı pastacı kreması kullandım.

Ara malzeme olarak da bir katına kıyılmış çikolata, diğer katına ise kestane püresi kullandım. Pandispanyaları filtre kahve+ malibu+süt karışımı ile ıslattım. Üstünü çırpılmış süt kreması ile sıvadım ve süsledim. Pınar'ın süt kreması çok güzel içine hiç bir şey eklemeden de sadece çırpma ile sertleşebiliyor. Diğer markalarda bu konuda sıkıntı yaşıyorum o yüzden de kesin bir marka tercihim var. Sonra üstünü iri hindistan cevizi ile süsledim.

Tadını henüz bilmiyorum çünkü kesmek için misafirlerimizi bekliyoruz :)
Posted by Picasa

Friday, December 21, 2007

Tuesday, December 18, 2007

Zeyno'muzun diş buğdayından...



Anneler grubumuzdan çok sevdiğim arkadaşımın Gökçenciğim'in kızı ve bizim ailenin kız torunu için (annemin ve yengemin annesinin hiç kız torunu yok da Zeyno'ya bayılıyorlar :) çok güzel bir diş buğdayı kutlaması yaptık. Çok güzeldi çünkü böyle güzel vesilelerle birarada olmak, çocuklarımızı birlikte büyütmek, her zaman birbirimizin yanında olmak, destek olmak, birlikte sevinip birlikte üzülmek yani "birarada" olabilmek çok güzel.

Sarı papatyamızın kurabiyeleri klasik, vanilyalı, tereyağlı kurabiye tarifi. Üzerindeki süslemelerde ise "royal icing" dediğimiz yumurta akı ve pudra şekerinin temel malzemesini oluşturduğu tekniği kullandım. Bu tekniğin bir handikapı var ki kullanmaya çekiniyordum önceleri. Bu da tariflerde yumurta akının çiğ kalıyor olmasıydı ve bu da bir sürü bakteri, virüs vs bulaştırma riski taşıyor demek malum. Bunu aşmanın aslında iki yöntemi var: pastörize yumurta akı kullanmak ya da yumurta akı tozu kullanmak. Her ikisi de çok kolay ulaşılabilen malzemeler değil. Biz de tesadüfen pişirmeyi denedik ve baktik ki bunun sonucunda, bozulma söz konusu olmuyor. Şöyle ki kurabiyeleri normal şekilde pişirdikten sonra, soğuyunca süslemesini yapıp tekrar 100 derecede 15 dakika frınlamak yeterli oluyor.

Bayram ve ardından yeni yıl geliyor. Çocuklara güzel bir hediye olduğunu düşünüyorum bu kurabiyelerin. Fikir vermesi açısından paylaşmak istedim sizlerle.
Posted by Picasa

Tuesday, December 11, 2007

Arda'cık artık 2 yaşında!...

Arda'nın en sevdiği temayı seçtik pastamızı yaptık. Çok hoşuna gitti, önce ne olduğunu anlayabilmek için minik parmaklarıyla tek tek dokundu her yerine :) Çok sevimliydi o hali. Ardacığım yeni yaşın hep güzelliklerle dolu geçsin küçük kuzum!

Pastaya gelince; pandispanyası
5 yumurta
1,5 su bardağı toz şeker
1,5 su bardağı kekunu
1 tatlı kaşığı vanilya
1 paket süt kreması ile yapıldı.

Yumurta sarıları ile şekeri iyice çırptıktan sonra vanilya ve kremayı da ekeldim ve çırpmaya devam ettim. 8-10 dakika kadar çırptıktan sonra unu eleyerek hafif devirde çırpmaya devam ettim. Ayrı bir kapta yumurta beyazlarını kar haline getirene kadar çırptım. Sonra bir spatula yardımıyla yumurta beyazını unlu karışıma ekledim. 27x27 cm lik bir kelepçeli kalıba döküp önceden ısıtılmış 165 derece fırında 45 dakika kadar pişirdim.

Pandispanya soğuduktan ve biraz sertleştikten sonra 2'ye ayırarak arasına 1 lt süt+ 7 kaşık toz şeker + 3 kaşık un + 3 kaşık nişasta + vanilya + 1 yumurta + 1 kutu süt kreması ile yaptığım pastacı kremasını sıvadım (her iki yüzeye de). Aralarına kestane çerezi diye geçen az şekerli kestanelerden ve 1 paket de minik doğranmış beyaz çikolata yerleştirdim. Bu arada biraz sütle pandispanyaları da ıslattım. Daha sonra dışını çırpılmış süt kremesıyla sıvayarak beklemeye bıraktım.

Bu arada 2 gün önce hazırladığım şeker hamurunu pastanın tamamını kaplayacak büyüklükte açarak üzerine yerleştirdim. Sonra da süslemelerini yaptım.


Kubbe şeklindeki kulübeyi, bir gün önceden, şeker hamurumun modelleme için tylose-c ekleyerek ayırdığım bölümüyle yaptım. Yuvarlak top kalıbımın yarısını kullandım bunun için. Şeker hamurunu bu yarım kürenin üstüne kapatarak fazlalıkları kestim ve beklemeye bıraktım. Ertesi gün tam şeklini almıştı :) Diğer figürleri de 2 gün önce çalıştığım için son gün kaşla göz arasında pasta bitti bile.


Nice doğum günlerine :)
Posted by Picasa

Thursday, October 18, 2007

Muzlu ve Üzümlü Kek



"Home Baking" kitabında denemek için sıraya koyduğum tariflerden biri (banana&date loaf) bu kekti. İçindeki malzemelerden, yapılışından kekin başarılı olacağı belliydi ama benim tahminimin de üzerinde bir lezzete sahip oldu :)


Malzemeler:


100 gr oda ısısında tereyağı


225 gr kekunu (sinangilin sadesi favorim)


75 gr toz şeker


125 gr kuru üzüm


2 muz (ezilmiş ve olgun)


2 yumurta, hafif çırpılmış


2 çorba kaşığı pekmez



Yapılışı:


Kelepçeli kalıbınızın tabanına yağlı kağıt kaplayın. Bir kaba unu eleyin, tereyağını ekleyiip ekmek kırıntısı görüntüsünü alana kadar parmak uçlarınızla hafif hafif yoğurun. Şekeri, yumurtayı, üzümleri, muzları ve pekmezi unlu karışıma sırayla ekleyip karıştırın.




karışımı kalıba yaydıktan sonra bir kaşık yardımızyla düzleyin. Öceden ısıtılmış 160 derece fırında, rengi altın sarısı olana kadar (aslında altın kahverengisi diyor da neyse :) yaklaşık 1 saat pişirin. Bu süre sonunda serin bir yerde, bir tel üzerine alarak 10 dakika ılınmasını bekleyin.


Ilındıktan sonra keki, kalıbın kenarlarindan hafifçe ayırın. Ilık servis etmenizi öneririm çünkü bu haliyle çok lezzetliydi.




NOT: Bu tarif sevgili Selda'ya ithafen tam su anda bloga eklenmis bulunmaktadir :) Beni harekete geçirdiğin için teşekkür ederim Selda'cığım.
BİR NOT DAHA :) Tarifin aslında üzüm deği hurma kullanılıyor, arzu eden bu şekilde de deneyebilir. Bir de pekmez değil bal var ama balın ısıtılınca toksik etki yarattığı söyleniyor, bu nedenle ben pekmezi tercih ettim. Tembellik edip bunları en başında yazmadım ama baktım ki yanlış anlaşılmalar olabiliyor bu nedenle sonrasında bu notu ekleyiverdim!

Wednesday, October 17, 2007

Bodrum, Yatağan ve hatta Pınarbaşı

Şöyle bir yer düşünün: Dev gibi ağaçların altındasınız hatta girişte de sizi asırlık bir çınar ağacı karşılamakta... Bulunduğunuz mekanın orta yerinden harika bir su akıyor. Bu suyun etrafında muhtelif yelerde yerleştirilmiş masalar var. Yazın en sıcak günlerinde bile insanı rahatlatan güzel bir serinlik var. Şu ördeklerin keyfine bakın :) Masanıza yerleştiğinizde gelip bir hoşgeldin diyorlar e siz de geleni boş göndermek olmaz diyip masadaki ekmeklerden ikram ediyorsunuz onlar da afiyetle yiyor! Özlediğiniz sükuneti bulmaya başlıyorsunuz.

Derken ikramlar başlıyor ve salatalar, bazlamalar ve yoğurt geliyor. Benim için giriş, gelişme ve sonuç bundan iberettir! Sonradan gelecek yemeklere yer kalmaz kaygısı duymadan, doya doya yiyorum gelenleri. Hele o közlenmiş biber ve patlıcanın üzerine gezdirilmiş harika sızma zeytinyağı bir de az miktarda sarımsakla zenginleştirilmişse bundan güzel bir ziyafet olabilir mi?...

Çoban salatasının hakkını da yemeyelim ama şimdi :) Salata bittiğinde tabakta içindeki yemeğin ne olduğuna dair pek bir emare kalmamıştı. Salataların ardından zeytinyağın peşine düştüm. 2 lt aldım denemek için ve şimdi niye daha fazla almadım diye hayıflanıp duruyorum. Bir de o harika yoğurt! Yedikçe yiyesi geliyor insanın o kadar tatlı ki!...
Tabi menüdeki her şey salatadan ibaret değildi. Et sevenler için daha yeni başlıyordu her şey. Sac kavurmalar, ızgara balıklar, şişler... Bi de önceden telefon açıp piliç dolma hazırlatabiliyormuşsunuz. Çok da güzel yapıyorlarmış. Kaynaklarım çok güvenilirdir ;)
Pınarbaşı, bizim sıklıkla uğradığımız bir yer ama belirtmek gerekiyor ki Bodrum'a yaklaşık 90 km lik bir mesafede. Biraz uzak yani :) Bundan dolayı genellikle akşamüstü saatlerinde Bodrum'a varmadan önce yolculuğun finale yakın bölümünü burada yapmayı tercih ediyoruz. O yolun bütün yorgunluğunu orada atacağınızdan emin olarak uğramanızı tavsiye ederim.

Sunday, October 14, 2007

Piknik ve "muffin"



Bu gün bayramın son günü ve biraz gecikmeli de olsa herkesin bayramı kutlu olsun. Dün Ankara'da yazdan kalma başlayıp akşama doğru kışı hatırlatmaya çalışan güzel bir sonbahar havası vardı. Aylardır hasret kaldığımız yağmur sesini dinledik nihayet günün bitiminde. Öyle bir hale geldik ki yağmuru duyduğumuz anda hep beraber coşkuyla camlara fırlıyoruz! Bir biz değil bakıyorum bütün mahalle halkı pencerelerde. Eh kolay değil, bütün yazı samanlığa dönüşen bahçelere, zamanından önce kururcasına yapraklarını döken ağaçlara içimiz acıyarak bakmakla geçirdik. Çocukluğumda şöyle bir laf duyardım sürekli büyüklerimden "eller aya biz yaya"... evet biz hala "yaya" ne yazık ki :( Ha pardon ama küresel ısınmaydı bunun sorumlusu di mi ya! Nasıl da unuttum?! Bu küresel ısınmanın bizi nasıl çöle çevirdiğini anlayamıyorum da galiba ondan unutuyorum. Hayır neden Avrupa'da yaz günü bile şakır şakır yağmur yağıyor da biz burada suuuu suuu diye inliyoruz ki? Her şey de bizi mi buluyor acaba?... Neyse söylenecek söz çok ama burada bu konulara girmeyi sevmiyorum o yüzden biz "muffin"lere gelelim en iyisi.



Bu yazın başında aldığım Women's Weekly'nin "Muffins" kitabı her an elimin altında. Ne denediysem hep çok güzel oldu. Daha önce de çikolatalı bir tarif vermiştim ki o da sizlerden gelen yorumlara da bakılırsa çok beğenilen bir denemeydi. Biz yaz kış demeden ufak göl kenarı pikniklerini çok severiz. Herkesin zevkine göre ufak bir sandviç, termosa çay/kahve ve üstüne bir de "muffin" bu yazın klasiği oldu. Bu sevda uğruna da kitapta neredeyse denemediğim muffin tarifi kalmadı. Aslında burada yayınlamak istediğim farklı lezzetler var ama dayanamayıp bunu da paylaşmak istedim.

Hindistan cevizli topkekler (Coconut muffins)

Malzemeler;
2 cup (300g) kekunu (ya da un+kabartma tozu)
90 g tereyağı (oda sıcaklığında)
1+1/3 cup toz şeker
1 cup hindistan cevizi rendesi
3 çorba kaşığı iri çekilmiş hindistan cevizi (arifoğlunun var)
1 adet hafif çırpılmış yumurta
1 cup (250 ml) hindistan cevizi sütü (marketlerde konserve olarak var)
1 tatlı kaşığı sıvı vanilya (bu da benden)

Yapılışı;

Bir kapta yumurta, tereyağı, şeker, vanilya ve hindistan cevizi sütünü karıştırın. Sonra yavaş yavaş hindistan cevizi ve unu ekleyerek karıştırın ama kesinlikle sadece karışana kadar yani homojen olsun aman çırpayim diye uğraşmayın. Ne kadar eziyetsiz di mi? Bu iş çok zevkli yani ne kurabiye hamuru gibi yoğurmak ne de kek hamuru gibi çırpmak gerekiyor! Sadece karıştırıyorsunuz ve sonuç her seferinde çok başarılı. Tabi malzeme işin en önemli kısmı her zaman olduğu gibi. Eğer iyi bir lezzet yakalamak istiyorsanız malzemenin en güzelini bulmaya çalışın her zaman. En pahalısı en iyisidir diye düşünmemek gerekiyor alışveriş sırasında. Genellikle kaliteli malzeme, emsalleri içinde tabi ki daha yüksek fiyatlı oluyor ama bazen de fiyatı yükselten başka maliyetler insanı yanıltabiliyor. Bu durumda ne yapmak gerekiyor tabi ki aldığımız malzemeleri kullanırken dikkat etmek ve sonucu değerlendirmek. Bunu günün koşuşturmacası içinde ne kadar başarabiliriz?... İşte bütün mesele bu :) Bu da biraz konuya duyulan ilgiye bağlı bence.

Şimdi sıra geldi bu muffinleri pişirmeye, önceden ısıtılmış 160 derecede 25 dakika yeterli oldu benim fırınımda. Siz de üzeri pembeleşene kadar pişirebilirsiniz. Ha bir de kitap 80 ml lik 12 kaba bölün diyor ama ben yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi 9 + 12 kaba paylaştırdım böylece daha küçük porsiyonlarım oldu.

Bu tarifi bir de şu şekilde denedim, hindistan cevizi yerine çekilmiş fındık kullandım ve ilaveten 1/4 cup süt ekledim. Bir de 80 gr lık bitter çikolatayı (ki bu bir kare pakettir) kıyarak hamura son aşamada karıştırdım. Bu hali de çok beğenildi ve hatta acıbadem kurabiyesi havasında oldu biraz.

İyi denemeler ve mis kokulu "muffin"ler!...
Posted by Picasa